Şatolar Vadisine Yolculuk

Bu tur Blue Cat Travel Tarafından bilgi, tecrübe ve özen ile hazırlandı

Süre

7 Gün

Kişi Sayısı

15

Başlangıç Tarihi

15.06.2025

Bitiş Tarihi

21.06.2025

Genel Bakış
Dahil ve Hariç Hizmetler
Tur Planı

Fransa’nın Şatolar Vadisi, yani “Vallée de la Loire”, ülkenin merkezinde yer alan ve Loire Nehri boyunca uzanan bir bölgedir. Bu bölge, tarihi ve mimari zenginlikleri ile ünlüdür ve özellikle şatoları ile tanınır. Şatolar Vadisi, 300’den fazla şatoya ev sahipliği yapmaktadır. Bu şatolar, Orta Çağ’dan Rönesans dönemine kadar uzanan farklı mimari stilleri ve dönemleri yansıtır. Chambord, Chenonceau, Amboise ve Blois gibi ünlü şatolar burada yer alır. Vadinin doğal manzaraları oldukça etkileyicidir. Loire Nehri’nin etrafındaki yemyeşil alanlar, ormanlar ve üzüm bağları bölgenin doğal güzelliğini artırır. Bölge, Fransa’nın önemli şarap üretim merkezlerinden biridir. Loire Vadisi şarapları, özellikle Sauvignon Blanc, Chenin Blanc ve Cabernet Franc gibi üzümlerden yapılır. Şarap tadımı ve şarap turizmi burada oldukça popülerdir. Şatolar Vadisi, Fransız tarihinin önemli olaylarına ve figürlerine ev sahipliği yapmıştır. Özellikle François I ve diğer kralların burada yaşadığı, önemli kültürel ve sanatsal gelişmelere ev sahipliği yaptığı bilinir. Ayrıca, bölgedeki pazarlar ve restoranlar yerel mutfağı keşfetmek için harika fırsatlar sunar. Genel olarak, Şatolar Vadisi tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle zengin bir destinasyon olup, tarih ve doğa severler için ideal bir yerdir.

Ayrıca bu turumuzda Jean d’Arc, ya da Türkçesiyle Jeanne d’Arc, 15. yüzyılda yaşamış ünlü bir Fransız milli kahramanının da hikayesine tanık olacağız. 1412 yılında Fransa’nın Domrémy köyünde doğmuş ve 1431 yılında İngilizler tarafından yakılarak idam edilmiştir. Jeanne d’Arc, genç yaşta dini vizyonlar gördüğünü iddia ediyordu. Bu vizyonlar ona Fransa’nın İngiliz işgalinden kurtulması ve Kral VII. Charles’ın taç giymesi gerektiğini söylüyordu. 1429 yılında, Jeanne, orduya katılmak üzere Charles VII’ye danışarak önemli bir askeri lider olarak kabul edildi. Orléans Kuşatması’nda önemli bir rol oynayarak Fransız ordusunun zafer kazanmasına katkıda bulundu. Bu zafer, Charles VII’nin Reims’te taç giymesine olanak sağladı ve Fransız moralini yükseltti. Jeanne d’Arc, 1430 yılında Burgonya Dükalığı tarafından yakalandı ve İngilizler tarafından teslim edildi. Bir dizi dini ve siyasi suçlamayla yargılandı ve 1431’de Rouen’da yakılarak idam edildi. Jeanne d’Arc, ölümünden sonra birçok insan tarafından bir aziz olarak kabul edildi. 1920 yılında Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edildi. Çünkü o bir kadın dı. Bü yüzden hem Fransız hem de dünya tarihindeki önemli figürlerden biri olarak kabul edilir. Cesareti, inancı ve liderliği, onu birçok insan için bir kahraman ve sembol yapmıştır. Jeanne d’Arc’ın hayatı ve mücadelesi, Fransız ulusal kimliğinin ve bağımsızlık mücadelesinin simgelerinden biri olarak büyük bir öneme sahiptir.

Yine bu turumuzda Claude Monet’nin (1840-1926) hayatı ve sanatına bakma imkanımız olacak. Claude Monet, 14 Kasım 1840’ta Paris’te doğdu. Sanat kariyerine genç yaşta başladı ve Paris Güzel Sanatlar Okulu’nda eğitim aldı. Monet, empresyonist akımın kurucularından biridir. Bu akım, doğrudan doğanın gözlemlenmesi ve anlık izlenimlerin, özellikle ışığın ve rengin etkilerinin resmedilmesini vurgular. Monet’in “Impression, Sunrise” (İzlenim: Gün Doğumu) adlı eseri, empresyonist hareketin adını aldığı eserdir. Monet, açık hava resimlerinde doğal ışığı ve atmosferi yakalamak için kısa, belirgin fırça darbeleri kullandı. En bilinen eserlerinden bazıları su nilüferleri, katedraller ve Rouen Katedrali serileridir. Aynı dönem ve sanatı akımının diğer temsilcisi Gustave Caillebotte (1848-1894) de şehir manzaralarındaki detaylı gözlemleri ve perspektif anlayışı, empresyonist hareketin modern ve kentsel yönünü temsil eder. Her iki sanatçı da, sanatta yenilikçi yaklaşımları ve kişisel tarzlarıyla, Fransız sanatının gelişiminde önemli roller oynamışlardır. Monet’in doğa ve ışık üzerindeki çalışmaları, Caillebotte’un ise şehir yaşamının modern tasvirleri, empresyonizmin geniş bir yelpazede nasıl evrildiğini gösterir.

Gezeceğimiz Yerler
• Rouen
• Honfleur
• Le Havre
• Deauville
• Trouville Sur Mer
• Arromanches Les Bains
• Mont Saint Michel
• St.Malo
• Dinan
• Rennes
• Angers
• Blois
• Loire Vadisi Şatoları

Dahil ve Hariç Hizmetler

  • Paris - İstanbul Gidiş dönüş uçak biletleri
  • Çift kişilik oda da 6 gece konaklama
  • Gezi boyunca ulaşım ve transfer hizmeti
  • Profesyonel Rehberlik hizmeti
  • İlk akşam hoşgeldin yemeği
  • Sabah Kahvaltıları
  • Evden Havalimanına tranfer
  • Havalimanından Evinize transfer
  • Zorunlu seyahat sigortası
  • Öğlen ve akşam yemekleri
  • Yurt dışı çıkış harç pulu
  • Otellerde alınan ekstralar
  • Kişisel harcamalar

Tur Planı

1. Gün İstanbul - Paris - Rouen - Honfleur - Le Havre

İstanbul Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde sabah buluşuyoruz. Pasaport ve bagaj işlemlerinin ardından Paris’e hareket ediyoruz. Paris'e varışımızın ardından, havalimanında bizi bekleyen özel aracımız ile Normandiya bölgesinin başkenti Rouen’e hareket ediyoruz. Uzun yıllar Paris’ten sonra en büyük şehir olarak kabul edilen Rouen, geçmişte hem İngilizler hem de Fransızlar tarafından yönetilmiş ve birçok savaşa sahne olmuştur. Burada yapacağımız şehir turumuzda; Notre Dame Katedrali (dışarıdan görülecektir), eski Pazar yeri, hal binalar, Jean D’Arc’ın yakıldığı meydan ve kilisesi, gözetleme kulesi ve Büyük Saat Kulesi göreceğimiz yerler arasında. Buradaki gezimizin ardından Normandiya bölgesinin tartışmasız en güzel şehirlerinden biri olan Honfleur’a hareket ediyoruz. Varışımızı takiben yapacağımız şehir turumuzda Fransa’nın en büyük ahşap katedrali olan Saint Catherina Katedrali, eski tuz depoları, eski liman göreceğimiz önemli yerler arasında. Turumuzun bitiminde, Normandiya bölgesinin merkezi kabul edilen La Havre’a geçiyor ve buradaki otelimize yerleşiyoruz. Konaklama otelimizde.

2. Gün Le Havre - Deauville - Trouville Sur Mer - Le Havre

Otelde alacağımız kahvaltının ardından, 19. Yüzyıldan itibaren empresyonistlerin resimleri ile meşhur ettiği bölgenin en güzel iki sahil kasabasını ziyaret edeceğiz. İlk durağımız Fransız hanımefendilerinin uzun eteklerini kirtletmeden sahil boyunca gezebilmeleri için yapılmış ahşap yollu plajları, gazinoları ile ünlü olan, Fransız sinemacıların filmlerinde doğal plato olarak kullandıkları Deauville kasabası olacak. Ardından yine aynı dokuya sahip bir diğer kasaba Trouville Sur Mer’i ziyaret edeceğiz. Burada deniz mahsulleri eşliğinde öğle yemeğimizi alacağız.  Turlarımızın bitiminde Le Havre’deki otelimize dönüyoruz. Konaklama otelimizde.

3. Gün Le Havre - Arromanches Les Bains - Mont Saint Michel - St.Malo

Otelde alacağımız kahvaltının ardından odalarımızı boşaltıyor ve Normandiya çıkartmasının yapıldığı sahillere doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız II. Dünya Savaşının kaderini belirleyen Arromanches Plajı olacak. Buradaki savaş müzesini ziyaret ettikten sonra, kayalık bir ada üzerine kurulmuş olan ve 8. Yüzyıldan beri Fransa’nın en önemli hac merkezlerinden biri olan Saint Mont Michel’i göreceğiz. Burası aynı zamanda med-cezir hareketlerini en iyi izleyebileceğimiz yerlerden biridir. Manastırın eteklerinde yer alan küçük köyde geçireceğimiz serbest zamanın ardından surları ve şatosu ile orta çağ görünümünü tamamen korumuş olan St. Malo’ya hareket ediyoruz. Varışımızı takiben yapacağımız şehir turumuzun ardından buradaki otelimize yerleşiyoruz. Konaklama otelimizde.

4. Gün St.Malo - Dinan - Rennes - Angers

Otelde alacağımız kahvaltının ardından, odalarımızı boşaltıyor Bretanya bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Dinan’a hareket ediyoruz. Fransa Kraliçesi Anne de Bretagne’nin bir dönem yaşadığı ve birçok eser yaptırdığı şehirde Saint Sauveur Katedrali ve arkasında bulunan İngiliz bahçesi, Dinan Şatosu, gözetleme kulesi ve tipik ahşap mimarinin en güzel örneklerini görebileceğimiz sokakları keşfedeceğiz. Sonrasında ise Bretanya bölgesinin başkenti kabul edilen Rennes’e hareket edeceğiz. Rennes’te yapacağımız şehir turumuzda; Parlamento binası, opera, ticaret odası, belediye binası, Plaket de Lices Meydanı, Hal Binası ve şehrin Ortaçağ döneminden kalma ana giriş kapılarından Porte Mordelaise ve Katedral göreceğimiz önemli yerler arasında. Turumuzun bitiminde şatolar bölgesine hareket ediyoruz. Angers’a varışımızın ardından buradaki otelimize yerleşiyoruz. Konaklama otelimizde.

5. Gün Angers - Azay Le Rideau - Villandry - Amboise - Blois

Otelde alacağımız kahvaltının ardından odalarımızı boşaltıyor ve Loire Vadisi’ndeki görkemli şatoları keşfetmeye başlıyoruz. İlk durağımız Rönesans şatolarının en güzel örneklerinden biri olan Azay Le Rideau Şatosu olacak. İtalyan stilinden ilham alarak yapılmış bu güzel şatoyu gezdikten sonra bahçeleri ile Fransa’da ekol haline gelmiş olan Villandry Şatosu’nu ziyaret edeceğiz. Bir sonraki durağımız ise Amboise da yer alan Amboise Şatosu. Leonardo da Vinci , hayatının son yıllarını Kral I.Francois’in isteği ile burada geçirdi ve ölümünden sonra Amboise Şatosu’nun şapeline gömüldü. Bugünkü son şato ziyaretimizin ardından Loire Nehrinin kenarında bulunan Blois’e hareket ve buradaki otelimize yerleşme. Konaklama otelimizde.

6. Gün Blois - Chenonceau - Chambord - Blois

Otelde alacağımız kahvaltının ardından, Loire Vadisinin en güzel şatolarını gezmeye devam ediyoruz. Bugün ilk durağımız etkileyici mimarisi ile Şato Chenonceau. Cher nehrinin üzerinde bulunan ve eski bir değirmenin üzerine inşa edilen şato köprü, tarih boyunca pek çok Fransa Kralına ve Kraliçesine ev sahipliği yapmıştır. Loire bölgesinin en büyüleyicisi olan şato, I.Francois döneminde nehrin kıyısında bir kale iken, II.Henry ile kaderi değişiyor. Henry kaleyi metresi Diane de Poitiers’e armağan ediyor ve Poitlers kaleyi şato haline getirerek, karşı kıyıya uzanan bir köprü olmasını sağlıyor. De Poitiers 12 yıl burada yaşadıktan sonra 1559 yılında Henry’nin ölümü üzerine Kraliçe Catherine de Medici ele geçiriyor ve güzelliği ile ünlü Dianede Politiers’i buradan uzaklaştırıyor. Adeta bir Rönesans şaheseri olan görkemli şatoyu ziyaretimizin ardından Fransız mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan ve Blois kontları tarafından av köşkü olarak Rönesans tarzında inşa edilen ve daha sonra Kral I.Francoise döneminde genişletilip güzelleştirilen, Loire vadisinin en büyük şatosu Chambord’u ziyaret etmek üzere yola çıkıyoruz. 440 odası, duvarlar ile çevrili dört köşe kuleleri, iki kanat ve bir kale burcu ile bir yandan Orta çağ dönemini locaları, terasları ve merdivenleri ile İtalyan Rönesans dönemi mimarisini yansıtan muhteşem şatoda, kale burcu olan “donjon”un ortasında Leonardo da Vinci’nin tasarladığı, iki sarmal olarak inşa edilen çifte merdiveni görebilirsiniz. Bir mühendislik harikası olan bu merdivenin bir sarmalından çıkan kişiler, diğer merdiveni kullanan kişiler ile hiçbir şekilde karşılaşmamakta. Bu etkileyici şatoyu da gördükten sonra Blois’daki otelimize dönüyoruz. Akşam yemeğimizi lokal bir restoranda alacağız. Konaklama otelimizde.

7. Gün Blois - Giverny (Monet'in Bahçeleri ) - Paris - İstanbul

Otelde alacağımız kahvaltının ardından erkenden odalarımızı boşaltıyor ve ünlü ressam Monet’in evini ve muhteşem güzellikteki bahçelerini görmek üzere Giverny’e hareket ediyoruz. Giverny’i bir tren yolculuğunda keşfeden ressam buraya yerleşip 43 yıl boyunca tablolarına ilham olan bu köyde yaşamıştır. Ünlü ressamın kendi elleri ile tasarladığı bahçesini gezerken Monet tablolarının adeta içine girmiş gibi hissedeceksiniz. Monet’in müze haline getirilmiş evinde tablolarının haricinde, yaşamını, ilk günkü gibi duran atölyesini ve yemek, yatak odası gibi yaşam alanlarını da görme imkanına sahip olacağız. Gezimizin ardından Paris’e hareket ve havalimanına transfer başlayacak. İstanbul’a hareket edeceğiz ve İstanbulda vedalaşıp bir sonraki turda görüşmek üzere ayrılıyoruz.

Değerlendirmeler

Henüz değerlendirme yapılmadı.

“Şatolar Vadisine Yolculuk” için yorum yapan ilk kişi siz olun

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Kişi Başı
2.390
Tek kişi oda farkı: 450 /kişi başı
Tur Talebinde Bulun
0
2.390
0
Available:
Total:


    Diğer Turlar