Fas denilince akla gelebilecek ilk şey egzotik cazibesidir. Bu klişe; dünyanın dört bir yanındaki gezi yazarı ve antropoloğun da ilgisini çekmiştir. Kuzey Afrika ile ilişkilendirilen egzotik ve oryantalist çağrılar, birçok Amerikalı ve Avrupalı seyahat yazarını yeni bir kültürel ötekiliği kucaklama girişiminde Fas'a gitmeye sevk etmiştir.

Tarihte Egzotizm Kavramı

Yabancı kültürleri ve medeniyetleri düşünmek, genellikle egzotik olanı düşünmeyi gerektirir. Bu aşamada ilk etapta, elbette egzotik kavramının ne anlama geldiği merak edilebilir. Bu kelimenin batıda uzun ve köklü bir geçmişi vardır ve bu nedenle de farklı yorumlara açıktır.

Post kolonyal yaklaşımlara göre, egzotik kelimesi ilk olarak 1599'da yabancı olan ve dışarıdan tanıtılan herhangi bir şeye atıfta bulunmak için kullanıldı. 1651 yılına gelindiğinde, anlam değişti ve egzotik diyarlar, egzotik bölgeler, egzotik alışkanlıklar gibi daha kapsamlı bir hal aldı.

Bu kavram, Avrupalı güçlerin dünyanın çeşitli yerlerine yayılmasıyla üstünlük kazandı. Egzotik sözü, o zamanlar sömürgecilik ve imparatorlukla ilişkilendiriliyordu ve bu nedenle, uyarıcı veya heyecan verici bir farklılığın çağrışımlarını, evcilleştirilmiş olan şeye güvenle karıştırılabilecek bir durumu kapsıyordu. Bu vurgu, egzotik nesnelerin orijinal konumlarından başka bir konuma taşınması ve özünden koparılması üzerine kurgulandı. Aslında, 16. yüzyıla, sürekli egzotik arayışa katkıda bulunan Avrupa coğrafi keşiflerinin muazzam gücü damgasını vurdu.

Dolayısı ile egzotik kelimesi, metalaşmış haliyle uzun bir tarihe sahiptir ve Fransız edebiyatında ilk kez, François Rabelais'in Quart Livre et Faictes et Dicts Heroiques du Bon Pantagruel yani Çeyrek Pound, Senetler ve İyi Pantagruel'in Kahramanca Sözleri adlı eserinde ithal malları tanımlamak için exotique sıfatını kullandığında ortaya çıkmıştır.

O günden sonra, sahada yeni hiçbir şey görülmedi. Çünkü, çeşitli tabloları, duvar halılarını, hayvanları, balıkları, kuşları ve diğer egzotik malları anlatıyordu. Buradaki exotique kelimesi, Yunanca exotikos, yani garip ve uzak diyarlar anlamına gelen, klasik Yunanca terimin etimolojisine dayanıyor. Aynı şekilde, terimin İngilizce dilinde ortaya çıkışının da 16. yüzyılın son döneminde gerçekleştiğini belirtmek önemlidir. Yine de kavram belirli bir duruma sabitlenemiyor.

Örneğin antropoloji alanındaki araştırmacılar, egzotiğin keşfedilmeden önce var olan bir şey olmadığını savunuyorlar. Bazı antropologların görüşüne göre de egzotik olan farklı bir yere aktarılır ve yeniden yeni bir tanım ile kavramlaştırılır. Başka bir deyişle, değer verilen orijinal coğrafi veya kültürel objeler değil, söz konusu nesnelerin yeni bir bağlamda yeni anlamlar kazanmaya olan uygunluğudur.

Ampirik Merakın Kökleri

Anlaşılan o ki egzotizm farklı yorumlara açıktır. Batı kültüründe egzotizm yaklaşımın öncülerinden biri olan Victor Segalen, egzotizm türleri arasındaki farklılıkların izini sürmek için büyük çaba sarf etmiştir. Konuyla ilgili uzun yıllara dayanan kapsamlı araştırması; onu sanatsal, coğrafi, doğal ve kolonyal egzotizm arasında ayrım yapmaya yöneltti.

Seyahat edebiyatı türündeki etnografik dürtünün temel bileşenleri değerlendirilmeye değerdir. Tarihsel olarak konuşursak, gezi yazısı ve etnografya, kolonyal genişlemenin sonucudur. On altıncı yüzyıldan beri gezi yazarları ve etnograflar kültürel ötekilik, çeşitlilik ve ampirik gözlemle fazlasıyla meşgul oldular. Marco Polo bu modaya verilebilecek en iyi örnektir. Doğu yolculuğu, dünyanın harikalarını düşünmesini, krallarla, farklı ve garip insan ırklarıyla yakın temas kurmasını sağladı. 

Gezi yazılarındaki sürekli ampirik merakın kökleri Avrupa tarihine dayanmaktadır. Herodot gibi eski etnograflar, diğerinin radikal farklılığından büyülenmişti. Mısırlılara olan ilgisi, onların örf ve adetlerinde insanlığın olağan uygulamalarını tersine çevirmiş görünmelerinden kaynaklanıyordu.

Batılı Gezginlerin Yeni Ufku

İlk başlarda Fas, bir tür özgürlük, cennet, bilgelik ve coşku arayan batılı gezginler için heyecan verici bir manzara sunuyordu. Avrupalı ve Amerikalı gezginlerin çoğu, geldikleri medeni ve dünyevi dünyadan tamamen farklı yeni bir kültürel ötekiliği deneyimlemek için bu ülkeye yöneliyorlardı. Bu nedenle Fas, gezginin hayal gücünün ve yaratıcılığının mağribi kültürünün romantizmi ve çekiciliğiyle ateşlenebileceği, canlandırılabileceği yeni bir sığınak ve ufuk olarak görülüyordu.

Dönemin gezginlerinden farklı olarak, biz de Fas'ın farklı egzotik özelliklerini metalaştırma hedefi ve niyeti olmadan, Fas'ın kültürel ötekiliğini keşfetmeye yönelik kendi yoğun arzularımızla hareket ediyoruz.

Bu gizemli Fas diyarındaki yolculuklarımızda yapmaya çalıştığımız şey; Fas'ı, insanlarını ve coğrafyasını yakından keşfediyor ve egzotik olmayan izlenimlerimizi kaydediyoruz. Yolculuk boyunca, birçok Fas şehrini geziyoruz. Ülkenin kültür ve coğrafyasına ilişkin gözlemlerimizi paylaşıyoruz.

Farklı Bir Seyahat Deneyimi

Mimariyi, sosyolojiyi, bazı dini ve örfi değerleri görmeye çalışıyoruz. Avrupalı egzotik bakış açısına sahip gezginler gibi haremin egzotik ve gizemli dünyasına ulaşma peşinde değiliz elbette. Fas'ı ele alırken bir seyahat deneyimi olarak olaya bakıyoruz. Yoksa oryantalist modaya uyduğumuzdan değil.

Ama oryantalistler için Fas mükemmel bir egzotik ülke. Fas'ı bilinmeyen Afrika olarak anlatıyorlar. Bu durum, ülkenin egzotik, uzak ve dolayısıyla turizm endüstrisi tarafından dokunulmamış olduğunun açık bir göstergesidir.

Batılı seyahat yazarları Fas hakkındaki seyahat kitaplarında genellikle, ülkeye duydukları büyük takdiri anlatırlar. Bu haliyle kitaplar, anlatı boyunca iç içe geçmiş egzotizm ve oryantalizm meselelerini gündeme getirir.